TDK , Büyük Türkçe Sözlük’te “örgüt’’ kavramı; ‘”Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül ve ya teşkilat’’ olarak tanımlamaktadır.
[1] Suç örgütünü, birliktelik, organizasyon, oluşum, platform ya da topluluklardan ayrıştıran nokta, kanunun yasakladığı fiilleri gerçekleştirmek üzere bir araya gelen kişiler tarafından oluşturulan bir yapı olmasıdır. Bu bakımdan, hukuka uygun meşru amaçlar için kurulan topluluklar ceza hukukunun tatbik alanı dışında kalmaktadır.[2]Örgütlenmeye ilişkin bir takım hatalı bilgiler, yanlışlar ve uygulamalar beraberinde “suç örgütü’’ kavramının Ceza Hukuku’na yerleşmesine sebep olmuştur. “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma’’ suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Özel Hükümler’ başlıklı 2. Kitabının “Topluma Karşı Suçlar’’ başlıklı 3. Kısmının “Kamu Barışına Karşı Suçlar’’ başlıklı 5. Bölümünde düzenlenmiştir. Gerek TCK ve gerekse birçok yan ceza kanunu, birçok suçta suçun “örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesini’’ nitelikli hâl olarak öngörmektedir. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, çok failli bir suç tipi olup tehlike suçudur. Suç işlemek amacıyla kanunun aradığı asgari sayıdaki kişinin bir araya gelmesi, işlenmek istenen suçun koruduğu hukuksal yarara yönelik bir tehlike yaratmaktadır.
Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti’nin de tarafı olduğu “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi 2/a maddesinde ‘Örgütlü suç grubu’ tanımına yer verilmiştir; “Doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek amacıyla belli bir süreden beri var olan ve bu sözleşmede belirtilen bir veya daha fazla ağır suç veya yasadışı eylemi gerçekleştirmek amacıyla birlikte hareket eden, üç veya daha fazla kişiden oluşan yapılanmış bir grup anlamına gelir.’’tanımı yapılmıştır.[3] Bir örgüt; suç olarak nitelendirilmeyen hukuka aykırı fiilleri gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş ise, bu gibi birliktelikler TCK m. 220 kapsamında değerlendirilmez.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 16.06.2016, 2013/5246 E. 2016/5163 K. Sayılı ilamı; “Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığından bahsedebilmek için örgütün hangi suç ve/veya suçları işlemek amacıyla kurulduğu da tespit edilmelidir. Çünkü örgütün amacı bir suç programını gerçekleştirmektir. Yani belirsiz sayıda suç işlemektir. Suç sayılmayan ancak hukuka aykırılık teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek için kurulmuş ise amacı kanunda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemek olmayan bir örgütlenme bu anlamda algılanamaz.’’ demek suretiyle örgütlü suç ile örgütlenme hakkı ayrımı noktasında kıstas noktalarına işaret etmiştir.
Örgütlenme hakkı, uluslararası ve ulusal düzeyde tanınan ve koruma altına alınan bir haktır. Örgütlenme özgürlüğü yurttaşların temel hakları arasındadır. Her yurttaş hak ve menfaatleri için, önceden izin almaksızın hak ve menfaatlerini savunacak herhangi bir örgüte üye olabilir ve faaliyet gösterebilir. İnsanların taleplerini dile getirmesinde hiçbir sakınca olmamalıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi herkesin toplanma ve dernek kurma hürriyeti bulunduğunu kabul eder. Ayrıca Sözleşme açık bir şekilde bu hakkın içeriğinin sendika kurma ve örgütlenme yoluyla hak aramanın da temel haklardan biri olduğunu söyler (AİHM, m. 11) Anayasamız temel olarak AİHS ile bu noktada benzerlikler göstermektedir. Ceza Hukuku, düşünceyi açıklama hürriyetine müdahale etmez fakat yasal sınırlar aşılmış ve başkalarının hak ve hürriyetleri bakımından tehlikeli ve zararlı bir sonuç çıkmış ise, Ceza Hukuku bu duruma müdahale etmek durumunda kalabilir. Örgüt soyut bir birliktelik olmayıp, bünyesinde organik ve hiyerarşik bir ilişki barındırır. Örgütün mevcudiyeti için, suç işlemek amacı etrafındaki fiili birleşme ve niteliği itibarıyla devamlılık aranır.
‘Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma’ başlıklı TCK m. 220’ye göre;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.
(8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.’’